Toz ve Kan
rating: +11+x

Bilgi ağacının ekildiği zaman, her şeye form verildi. Karanlığın derin suları ve yukarıdaki karanlığın tonozları bile şekil ve biçim aldı, ve bir çok yaşlı tanrı oradan doğdu. İsimleri çoğu kez unutulan bu tanrılardan Khahrahk vardı.

Khahrahk, oluşumunda büyük değildi: gerçekte o küçüktü. Uçurumun karanlığında dolaştı, ama kardeşlerinin aksine, kendini tanıyordu ve uçurumu biliyordu. Farkındalıkla o kadar kutsanmış ve lanetlenmiş ki, acı ve yalnızlık hissetti, ve derinliklerin ötesine baktı: ama ışık ve ağacın gölgesi düşüncesi onu daha çok üzdü. Varoluş acıydı, ve onun bir parçası olmayacaktı. Var olmamak daha iyi olurdu. Her şeyin var olmaması daha iyi olurdu.

Bu yemin üzerine, kardeşlerini tüketti, ve özleri üzerinde güçlendi. Bu eylem, Khahrahk'ın ilk günahıydı, kendisi büyüdükçe daha büyük acılara neden oldu. Acısıyla körleşti. Onun kin ve nefreti o kadar büyüktü ki, Yaratılışı ve Yaratıcısını lanetledi, ve Ağacı, dallarında ve köklerinde desteklediği her şeyi yok edeceğine yemin etti.

O karanlık çağlarda tanrı arkadaşlarının kemikleri üzerinde tahtına tırmandı. Aşağıdaki karanlıktan doğan bir çok tanrı ya ölmeyi seçiyordu, yada krala hizmet etmeyi. Kalanlar yaşlandı ve güçlendi, ancak Khahrahk döneminde boyun eğdirildiler.

Alt alemlerde boyun eğdirecek tanrı kalmadığında, Khahrahk kendini Aşağıdaki Karanlığın Kralı ilan etti ve Khnith-hgor adını aldı, ve krallığının sınırlarını belirledi. Ağacın kökleri ve dalları arasında yaşayanlara mutlak umutsuzluk getirmek için inşa ettiği bu krallık, Onu yok ederken acısını tüm Yaratılışla paylaşacak. Bunun için, bir çok ruhu kendi krallığına yönlendirdi. gerçek duraklarından uzaklaştıkça onlara anlatılamayan acılar verdi.

Kral, krallığının sınırları çizildiğinde savaşını ilan etti. Kulları ve karanlıktan doğanlar, yada kralın hizmetine düşen bir çok kişi vardı. Krallığından çıktı, yaratılışla savaş vardı. Bu savaş bugün de devam ediyor, ve her şeyin sonuna kadar bitmeyecek.

Kralın boyun eğdirdiği tanrılardan, Sanna en bilge ve en güzel olarak kabul edildi. Kralın krallığında isteyerek kalmamıştı, ama kaçışı şartlar nedeniyle engellendi. Krala sözleriyle itaat etti, ama ruhuyla değil, ve bu iyilik için yas tuttu.

Savaş ilan edildiğinde, Kral Sanna'yı zorla aldı, ve onunla yedi gün yedi gece yattı, Aşağıdakilerin Annesi Kralın altında kırılana kadar. Bu tamamlandığında, onun kanında yükseldi, ve o zamandan itibaren Shormaush Urdal - Kızıl Kral olarak biliniyordu.

Sanna'dan yedi çocuk doğdu, Kızıl Kral'ın yedi kızı, onun kırık rahminden çıktı. Kral bunu gördü, ve onları zorla kendi gelinleri olarak aldı. Kral yedi gelinin üzerine yedi mühür koydu, böylece Sanna öldüğünde asla ölmesinler. Onlarla birlikte, Kral yedi sıra iğrençliğe yol açtı, yedi Leviathan emrini verdi, Savaşının önünde yürüyen en sevdiği hizmetkârları oldu.

Yedi Gelin hakkında şu söylenebilir:

İlk gelin A'tivik'ti. Çocukları az olmasına rağmen Kralın sevgilisiydi. Sadakati için çocukları her şeyden önce bilge yapıldı, ve savaşın yollarını iyi biliyordu. Kendi Elleriyle savaşa rehberlik ettiler ve zafere götürdüler.

Onun mührü vaduk, "egemenlik" idi, çünkü o egemenlik aradığı gibi, ona da hükmediyordu.

İkinci gelin A'ghor'du. Ruhunda dolduramayacağı büyük bir boşluk vardı, ve böylece umutsuzluğa kapıldı ve ağladı. Bir çok çocuk doğurdu, ve çocukları hiç düşünmeden ordular yarattı, ileri gitmek ve fethetmek için.

Mührü kifenn, "özlem" idi, çünkü ne Kral ne de çocukları aradığını sağlayamadı.

Üçüncü gelin A'distat'tı. Kız kardeşlerine karşı büyük bir nefreti vardı ve araştırdığı her şeyi mahvetti, ve kutsal zemine küfretti. Onun çocukları Kral'ın zaferini ilan etmek için dışarı çıktı, savaş alanlarını kan ve kül içinde boğdu, onların ardından hastalık ve korku yaydı.

Mührü hezhum, "ıssızlık" idi, çünkü yalınlığı silindi ve ruhunun olukları tuzlandı.

Dördüncü gelin A’zieb'di. O büyük canavar formunu korumak için, muazzam, güçlü ve korkutucuydu. Çocukları ona benziyordu, ve ne silahtan ne de bir büyüden, yaraları iyileştiği için, ve derileri aşılmaz olduğu için korkmuyordu.

Onun mührü ba, "gazap" idi, çünkü nefretiyle sonsuza kadar çatışmaya girmişti.

Beşinci gelin A’nuht'du. Aklı güçlüydü, ama vücut olarak zayıftı. Çocukları büyü konusunda bilgeydi, ve büyük bir yıkım yarattı. Ama güçlerinden dolayı, Kral onları sakatladı, Böylece ona karşı çıkmasınlar diye.

Onun mührü ner, "eksiklik" idi, çünkü onun ve çocuklarının arzusu asla giderilmedi.

Altıncı gelin A'tellif'ti. Konuşmadı ve kendini gizli tuttu. Çocukları yüzlerini değiştirebilir ve görünmeden hareket edebilir, ve Yaratılışın bilinmeyenleri arasında yürüyebilirler. Dünyalar arasında Yollar açtılar ve savaşın yayılmasına yol açtılar.

Onun mührü usheq, "gizli" idi, gölgede kaybolduğu için.

Yedinci gelin A'habbat'tı. Yedi kişinin en küçüğü ve en zayıfıydı, ama Kral tarafından tamamen kırılmadı, ve onun durumu karşısında dehşete düştü. Çocukları iki ayak üzerinde yürüdü, güçlü, avcı ve kahramanlardı: Kız kardeşlerinin çocuklarını yok edip Kralı devirebileceklerini umarak onlara gizlice öğretti. Az sayıdalardı ve başarısız oldular.

Mührü xokib, "umut" idi, çünkü neyi başaramayacağını bilmeye mahkumdu.

Yedi gelin sonsuza dek mühürlendi, çocuklarının birlikleri yayıldı ve savaşa güçlerini kattı. Kralın karanlık tanrılarına direnen dünyalar, bitmek bilmeyen saldırının ağırlığı altına düştü. Ağacın kökleri çürümüş, Kralın yumurtasıyla iltihaplanmıştı. Yollar hain ve zehirli olmuştu, o seyahatin sadece kutsanmış, cesur ve deli tarafından yapılabildiği yere dönüşmüştü. Kralın krallığı lanetlenmiş ruhlarla büyüdü ve Huzur Yerleri güç kazandı. Birkaç ruh bu kaderden kaçmayı başardı, ama ölürken bile çoğu hala savaştı.

Birçok tanrı Kralın hizmetine düştü: Fabrikanın taşlama makineleri, her şeyi tüketen, akılsız gücünü kan ve çelikten emdi. Darağacındaki Kral, Asılmış olan, Ağacın bilgisini içeriden parçaladı. Birçok Yüzün Prensi, ölümlülerin iradesini çarpıttı, ve Boynuzlu Moloch utançlarını dile getirdi. İsimleri silinen çok daha fazla tanrı da hizmet etti. Kralın birçok ölümlü hizmetkarı, kendi soyunun kuruluşunu yeniden yarattı.

Kralın fetihlerine karşı çıkmadığı söylenemez. Ölümlüler arasındaki birçok tanrı ve kahraman, dünyalarının istilalarına karşılık vererek sayısız sancak altında hizmet etti. Ama zamanla düştüler ve çağları geçti, kan ve toz gibi.

Kral ve orduları, tüm öfkesi, tüm nefreti ve tüm kiniyle, merkez dünyalar olan Taproots'a yaklaştı.
O yolsuzluğa, tüketmeye ve yok etmeye uzandı. Şimdi bile varlığı hissediliyor. Zaman akıp gider. Pirinçten yapılmış Tanrıça kırıldı, Yılan kaçtı. Kahramanlar gitti. A'habbat'ın çocukları sonuna kadar katledildi. Kralın hizmetkarları çoktan buradalar ve gelişinin yolunu açıyorlar.

Bu gelişiyle Ağaç ölecek ve tüm yaratılış onunla birlikte ölecek.

Yukarıda, Ölüm kardeşler, derinlerde gezinerek savaşın gelişmesini izlerler. Her zaman olduğu gibi. Savaşın sonucunu biliyorlar, çünkü her şeyin sonu onlar, ama ondan bahsetmiyorlar.

Söylenecek çok az şey var.

Unless otherwise stated, the content of this page is licensed under Creative Commons Attribution-ShareAlike 3.0 License