ve Seviye 5/3000 olarak sınıflandırılmıştır
Yetkisiz erişim yasaktır.

Atzak Protokolü sırasında SCP-3000 ve Vakıf dalgıcı.
Özel Saklama Prosedürleri: SCP-3000'i muhafaza eden alan şu anda Bengal Körfezi'nde yaklaşık 300 kilometrelik bir alandır ve düzenli olarak Vakıf gemileri tarafından devriye gezilmelidir. Hiçbir koşulda sivillerin karantinaya alınan bölgede derin deniz keşfi veya dalış çabaları gerçekleştirmelerine izin verilmemelidir. SCP-3000 ile temasa geçtiğine inanılan bireyler Site-151'de muhafaza edinmeli, karantinaya alınmalı ve işleme tabi tutulmalıdır. SCP-3000'in anormal özelliklerinden etkilenen bireyler sınırsız olarak muhafaza altında tutulmalıdır.
Vakıf denizaltısı SCPF Eremita, şu anda Körfez'in yaklaşık 0,7 km altında bulunan Ganj Fanı içindeki SCP-3000'in en önde gelen bölümünün konumunu izlemelidir. Eremita, Atzak Protokolünü yürütmekle görevlendirilmiştir ve gemideki personel düzenlemeleri bu protokolün kurallarına tabidir. Atzak Protokolünün tam bir açıklaması için Ek 3000.2'e bkz.
Şu anda SCP-3000'e maruz kalmayı tedavi etmek için bilinen bir yöntem yoktur; bu nedenle, etkilenen bireyler daha fazla değerlendirme için muhafaza ve karantina altına alınmalıdır. SCPF Eremita'ya yerleştirilen kişilerin, Atzak Protokolü'nün gerekli prosedürlerini yerine getirmeleri dışında gemiden ayrılmalarına izin verilmemelidir. Uygun izin olmadan gemiyi terk edenler kayıp olarak kabul edilmelidir.
Hiçbir koşulda SCP-3000 ile izinsiz etkileşime girilmemelidir.
Açıklama: SCP-3000, dev bir müren balığını (Gymnothorax javanicus) andıran devasa, sucul, yılan gibi bir varlıktır. SCP-3000'in tam uzunluğunu belirlemek imkansızdır, ancak 600 ile 900 kilometre arasında olduğu varsayılmaktadır. SCP-3000'in başı yaklaşık 2,5m çapındadır ve vücudun bazı bölümleri 10m çapı kadar büyüktür.
SCP-3000 tipik olarak hareketsiz bir yaratıktır ve başını sadece belirli uyaranlara yanıt olarak veya beslenme sırasında hareket ettirmektedir. Vücudunun çoğu Ganj Fanının1 içinde ve çevresinde bulunmaktadır ve nadiren hareket etmektedir.
SCP-3000 etoburdur ve hareketsiz doğasına rağmen, avını sevk etmek için hızlı hareket edebilmektedir. Boyutuna rağmen, SCP-3000'in biyolojik işlevlerini sürdürmek için besin gerektirmediği varsayılmaktadır.2 SCP-3000, avını tüketirken derisinden Y-909 (Aşağıdaki Ek 3000.2'ye bkz.) olarak sınıflandırılan ince, yapışkan, koyu gri bir madde tabakası salgılasa da, sindirim süreçlerinin sonucu şu anda bilinmemektedir.
SCP-3000, bir Sınıf VIII bilişsel-tehlikeli varlıktır ve SCP-3000'in doğrudan gözlemlenmesi izleyicilerde ciddi zihinsel değişikliklere neden olabilmektedir. SCP-3000'i doğrudan gözlemleyen bireyler ve SCP-3000'in belirsiz mesafesi içinde olan herhangi bir birey, açıklanamayan baş ağrısı, paranoya, genel korku ve panik ve hafıza kaybı veya hafızı değişikliği yaşar. Aşağıda, Dr. Eugene Getts tarafından SCP-3000'in ilk keşfi ve orada hissedilen etkiler hakkında yazılmış Site-151'in tarihsel kayıtlarından bir kayıt bulunmaktadır:
…İlk gece daldığımız gibi tedirginlik tüm ekip boyunca hissedilmişti. Bunun ne keşfedeceğimize dair belirsizlikten veya daha kötü bir şeyden kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakılmaksızın tahminde bulunmak istemiyorum. Dalmaya devam ederken, Williams bolca terlemeye başlamıştı. Bunun hakkında sorulduğunda, sonuç çıkaramadığı bir şeyi kaçırdığını düşündüğünü söyleyerek cevap verememişti. Dalışımız devam ettikçe, bir noktada bana "Darlene" diye hitap ederek ve üstleneceği görevlere ilişkin belirsizliği ifade ederek gittikçe daha düzensiz bir şekilde hareket etmeye başlamıştı.
Benzer duygular mürettebatın diğer üyeleri tarafından ifade edilmişti, ancak bunu en çok Williams hissetmişti. Onun memetik direnci herkesinden daha düşüktü, ancak o bir memetikçi değildi, bir biyologdu. Sonunda varlık ile temas ettiğimizde, Williams sızlamaya başladı ve sakinleştirilmeliydi. Sanki inançsızlık içerisindeymiş gibi tekrar tekrar "hayır" sözcüğünü mırıldadığını hatırlıyorum. Bir süre sonra varlığın kafasına yaklaştığımızda sessizleşmişti ve ona baktığımda gözlerinde bir şey eksikti. Son dalışımızı yaparken göz bile kırpmamıştı.
0940 civarında, ilk önce varlığın kafasını gözlemlemiştik. Rahatsızlık şimdi aşikardı; diğer bazı mürettebat üyeleri de "kararsız" hissettiklerinden ve ne yapmaları gerektiğinden emin olamadıklarını şikayet etmişlerdi. Kaptan Ritter, adam gibi adam, her şeyi azot zehirlenmesine bağlayarak onları varlığa yaklaşmaya devam etmeye zorlamıştı.
50 metrelik bir mesafeye yaklaştığımızda, varlık bize bakmak için yavaşça dönmüştü. Şimdi bile, karanlıkta etrafta dolaşan bu şeyi izlediğimi hatırladığım gibi, hala geminin arkasındaki deli bir köpek gibi havlayan Williams'ı duyabiliyorum. Çığlık atıyor ve kollarını sallıyor, kafasında onu nasıl görebildiğini bağırıyordu. Perkins ve Harrison onu tutmaya çalışmıştı, ama serbest kalıp yüzünü lombozlardan birine çarpmıştı. O kadar sert çarpmıştı ki camın iç katmanını kırmıştı. Hasar yüzeye çıkmamız gerekecek kadar kötüydü.
Williams'a tıbbi yardım vermeye çalıştık, ama o noktada yaraları çok ciddiydi. Kendini cama vurmuştu ve travmaya rağmen ölürken hala kısa bir süre konuşmuştu. Kimse kaydetmedi, kaydetmeyi düşünmemiştik o an. Ama ben yeterince iyi hatırlıyorum. "Hiçbir şey, hiçbir şey, hiçbir şey yok" dedi. Birkaç saat sonra yüzeye ulaştığımızda, Williams ölmüştü. O zaman söylediklerini fazla düşünmemiştim. Sadece denizin derinliğinden delirmiş bir adamın çılgınlığı, bana öyle gelmişti. Daha iyisini bilmiyordum.
Ama şimdi bile, hala yaratığın gözlerini görebiliyorum. Karanlıkta kaynaklayamadığım bir ışıkla aydınlatılmış bir şekilde asılı olduğunu görüyorum. Ve Williams'ın o gece denizaltında bu faul şeyin kaçtığı boşluk tarafından aşılırken hissettiği kalıcı korkuyu hissediyorum.

Temas alanına doğru dalış yapan SCPF Eremita
Keşif: SCP-3000, iki Bangladeşli balıkçı teknesinin ve on beş balıkçının Hint sahillerinin yakınında yelken açıp kaybolmasından kısa bir süre sonra 1971'de keşfedilmişti. Bangladeş ülkesi henüz yeni kurulmuş ve Pakistan tarafından önemli bir siyasi zulme maruz kaldığı için, bu olay, yabancı saldırganlığın bir sonucu olduğu korkusundan dolayı yüksek profilli medyada büyük ilgi görmüştü. Yerel kıyı sevk birimleri kayıp tekneleri bulamamıştı ve bu da medyayı daha sıcak hale getirmişti.
Calcutta'daki (şimdi Kalküta) vakıf araştırmacıları, bu kaybolma ile iki yıl önce yaşanmış bir başka olay arasında benzerlikler bulmuştu. Mariotte-Pashler Sayaçlarının desteklediği kapsamlı bir arama, iki teknenin yerini ve Bengal Körfezi'nin yüzeyinin derinliklerinde bilinmeyen, daha önce keşfedilmemiş bir kütleyi ortaya çıkarmıştı. Vakıf dalgıçları tarafından yapılan ilave araştırmalar ile SCP-3000'in varlığı keşfedilmişti.
Alan hızlı bir şekilde güvence altına alınmıştı ve mevcut saklama prosedürleri Nisan 1972'de uygulamaya konulmuştu; Atzak Protokolü Ekim 1998'de uyarlanmıştı.
Ek 3000.1: İlk Temas ve Araştırma Kaydı
Not: Aşağıdaki, SCP-3000 ile ilk derin deniz dalgıcı teması sırasında alınan ses kayıtlarının transkriptidir. Bu noktaya kadar, daha önce SCP-3000'in 300 metre yakınına hiç bir Vakıf dalgıcı gitmemişti. Dalgıçlar, yaratığı değerlendirmek ve başının etrafında yüzdüğü gözlenen kalın, gri sıvının kaynağını belirlemekle görevlendirilmişti.
Dalış ekibi, MTF O-9 Alfa liderliğindeki üç MTF Orion-9 “Kingfishers” ekip üyesinden oluşuyordu. Başlama noktası Vakıf denizaltısı SCPF Stravinsky'nin hava kilidindendi. Tüm dalgıçlar, yüksek basınçlı dalış kıyafetleri ve öne bakan farlarla donatılmıştı. Ek olarak, MTF O-9 Alfa, T şeklinde Bravo ve Foxtrot'a bağlı bir ip ile bağlanmıştı.
[KAYIT BAŞLANGICI]
Alfa: Pekala komuta. Hava kilidindeyiz ve gitmeye hazırız.
Komuta: Doğrulandı. Devam edin ve ses alımını kontrol edin.
Alfa: Orion-9 Alpha, burada.
Bravo: Orion-9 Bravo, burada.
Komuta: Pekala, beyler - bu yaratığın başından yaklaşık 500 metre uzaktayız. İplerinizin iyi ve sıkı olduğundan emin olun, hiçbirinizin orada kaybolmasını istemiyoruz.
Bravo: Bugün buradaki görüş mesafesi nedir, komuta?
Komuta: Bekle.
Komuta: Yaklaşık üç metre.
Foxtrot: Yani çok karanlık. Anlaşıldı.
Bravo: Neden bu kadar uzaktayız?
Komuta: Bu şeyin boyutunu anlamak zordur ve birkaç yerde düğümlenmiştir. Çok yaklaşamıyoruz çünkü orada çok fazla vücut var. Varlık yaklaşık üç haftadır hareket etmiyor.
Foxtrot: Hiç mi hareket etmedi?
Komuta: Olumlu. Buradaki akımlar ile hafifçe hareket ediyor, ama bunun dışında hareket etmiyor. İlk denizaltı ekibi tarafından gözlemlenen kafa hareketi olmasaydı, muhtemelen canlı olup olmadığını bile bilemezdik.
Foxtrot: Bunu duymak güzel.
Alfa: Tamam, ipler sıkı. Odayı sel altında bırakın.
Komuta: Doğrulandı.
Hava kilidini dolduran suyun sesi duyulur. Birkaç dakika boyunca başka ses duyulmaz. Bir süre sonra akan suyun sesi durur.
Alfa: İkiniz de iyi misiniz?
Bravo: Ben iyiyim.
Foxtrot: Çok soğuk.
Alfa: Umarım uzun süre burada kalmayız o zaman. Işıklarınızı açın millet, başlıyoruz.
Dalış ekibinin tüm üyeleri hava kilidinden çıkar. Hava kilidi kapısı arkalarında kapanırken düşük bir mekanik ses duyulur. Boğuk bir tıklama sesi duyulur ve Stravinsky kıç projektörlerini etkinleştirir.
Foxtrot: Hey Alfa, Ben uh— belki bu sormak için kötü bir zaman, ama lambamı nasıl açacağımı hatırlayamıyorum ve-
Alfa: Lamban açık, Foxtrot.
Foxtrot: O— ne? (Duraklar) Bana ne dedin?
Alfa: Ataman, Mulhaney. Foxtrot.
Bravo: Ben Foxtrot'um, patron.
Alfa: Bekle, neden bahsediyorsun?
Foxtrot: "Atama" ile ne demek istediğini anlamıyorum.
Alfa: Lanet olası çağrı işaretin Bravo, ne demek istiyorsun—
Bravo: Bravo kim?
Alfa: Ben— uh, kahretsin, bekle. Bir şey söyleyecektim. Barry3, hala orada mısın?
Komuta: Bekle. (Duraklama) Komuta burada.
Alfa: Hey, burada biraz sorun yaşıyoruz, kim emin değilim… atamalar konusunda biraz karışıklık yaşıyoruz ve nereye gittiğimizden emin değilim.
Foxtrot: Tam olarak neredeyiz?
Bravo: Tanrım, siz— siz bunu hissediyor musunuz? Çok kötü bir baş ağrım var, beynimde iğneleme gibi, bir şey…
Komuta: Dalış ekibi, sizin bazı zararlı bilişsel etkiler yaşadığınıza inandığımızı unutmayınız. İlerlemeye devam edin, ve daha fazla bilgi aldığımızda sizinle iletişim kuracağız.
Alfa: Anlaşıldı. Komuta, Foxtrot'un… uh… ciddi baş ağrısına sahip olduğuna dikkat edin. Bence… doğru yöne mi gidiyoruz? Burada göremiyoruz.
Komuta: Varlığın başına yaklaşık 150 metre uzaklıktasınız Alfa. Yakında görebileceksiniz.
Bravo: Komuta, hiçbir şey göremiyorum, neredeyiz?
Alfa: Neredeyiz?
Komuta: Neredeyse oradasınız, Alpha - dalış ekibi, dikkat edin, radarda varlıktan aktivite alıyoruz.
Alfa: Ben— Barry, Burada hiçbir şey görmüyorum, neyi aramamız gerekiyor-
Foxtrot: Tek şey… görebildiğim tek şey karanlık.
Alfa: Kapa çeneni, kapa çeneni, kapa çeneni - Komuta, Bravo tepkisiz, görevin derhal durdurulmasını istiyorum-
Bravo: Bir saniye bekle-
Foxtrot: —hiçliğin kenarında, unutulmadan inç. Aklımda tedavi edilemeyeceğini bildiğim bir hastalık var. Benim önümde sadece karanlık ve tek bir çift karanlık göz var-
Alfa: Ne? Ne diyorsun?
Komuta: Dalış ekibi, sizi hemen geri çekeceğiz, inanmamız için bir nedenimiz var-
Alfa: Barry? Bu sen misin? Bu nasıl mümkün olabilir? Toprağı küreklemiştim senin-
Bravo: Orada bir şey duyabiliyorum, Alpha, ışığın, lanet ışığını—
Foxtrot: -sessizlik, sadece sessizlik, bilincim parçalanıyor ve sadece ve sadece ve sadece-
Komuta: Dalış ekibi, bir şey size doğru geliyor, tekrar ediyorum, bir şey size doğru geliyor, geri dönmeye hazır-
Alfa: Ah, bu saçmalık. Göremiyorum. Ne kadar uzağız-
Bravo: Tam orada! Orada! Kahretsin! İkiniz de ne yapıyorsunuz? Kahretsin!
Foxtrot: —ve sadece yılan balığı kalır.
Yirmi saniye boyunca radyo sessizliği.
Komuta: Alfa?
On üç saniye boyunca radyo sessizliği.
Komuta: Alpha? Bravo? Foxtrot? Biriniz bizi duyabiliyor mu?
Bravo: (Anlaşılmaz)
Komuta: Oh, şükürler olsun - Bravo, konuşman gerek, biz—
Bravo: ŞŞŞŞŞŞŞŞŞ.
On saniye boyunca radyo sessizliği.
Komuta: Bir şey sizinle aramızdaki vinci bağladı, biz—
Alfa: Ağzını açıyor.
Bravo: Çok karanlık, bir— ah-
Foxtrot: Neredeyim? Ne—
Alfa: Bu nasıl mümkün olabilir? toprağı küreklemiştim-
Bravo: Mulhaney… yüz, kaç, sadece karanlık var, yüz—
Foxtrot: Sadece-
Stravinsky'ye bağlı olan ipte aniden gerginlik vardır. O-9 Foxtrot'un telsizi sessizleşir. Diğer iki telsizde çabalama sesi vardır.
Komuta: Foxtrot? Foxtrot? Alfa? Bravo? Benimle konuşun, sakin olun, ne oldu?
Bravo: Onu yedi, kahretsin, öldü, onu bütün olarak aldı, o— lanet olsun, Alfa, ne yapıyorsun?
Alfa: Alfa?
Bravo: Siktiğimin kahrolası ipi kes Alfa, bizi içeri çekiyor!
Alfa: Kim?
Bravo: Kahretsin!
Alfa: (Sessizlik) Ah—
Otuz saniye boyunca tamamen radyo sessizliği. Stravinsky'ye bağlanan ip, demirlemelerinden çekilir ve kaybolur.
Komuta: Alfa, Bravo, duyuyor musunuz?
Beş saniye boyunca radyo sessizliği.
Komuta: Alfa, Bravo, duyuyor musunuz?
Bravo: Ben Bravo, ben… ben karanlıkta yüzüyorum. Sisin içinde hareket eden şekiller görebiliyorum, ama ne olduğunu göremiyorum. Bağımı kestim, Alfa kesmiyor- sanırım öldü. Artık ışığını görmüyorum.
Komuta: Anlaşıldı. Geliyoruz-
Bravo: Bekle, sadece bir saniye düşüneyim… biliş, bu şey, onun etrafında işe yaramıyor. Beyniniz düşünce oluşturamaz, (statik) acıtır, ölmek gibi ve-
Komuta: Bravo, varlığı görüyor musun?
Bravo: Kafamda, beyler. Orada bir yılan gibi dolanmış ve onunla ilgili bir şey… aşındırıcı. (Duraklar) Tam önümde görebiliyorum. Hiçbir şey yapmıyor, O… o hareket etmiyor. Sadece orada asılı, ağzı açık. Bence yemek yemeyi bitirdi. (Duraklama) O sıvı başının etrafındaki deriden yaklaşık bir metre geriye doğru sızıyor. O şeylere bakmak beni… oda dönüyormuş gibi hissettiriyor. Midem bulanıyor. Kafam düzgün çalışmıyor. (Kahkaha) Döşeme tahtalarının altında bir kürtaj var ve diğeri- bekle, bu yanlış, o ben değildim. Bunu kim söyledi?
Bravo: Benim… Bir örnek toplayacağım, bekle.
Komuta: Bravo, seni almak için bir ekip göndereceğiz, sadece bekle.
Bravo: Oh hayır, yapma öyle bir şey. Değil… Hissettiğim şeyleri hissetmemek için eğitilmelisin, yoksa sana girecek. Belki yine de girecek, kim bilir. Burası dünyanın sonu gibi hissettiriyor, beyler. Kalbim gerçekten kötüleşiyor, ve sanırım ölüyorum. Sadece— (Duraklar) Bir örnek aldım. O küçük balonlardan birine bağlayacağım ve yukarı yüzmesine izin vereceğim. Daha sonra alabilirsiniz. Bu şeyler için çok fazla zaman harcamayın, o… o… aklınız… o… (Hızlı ve ağır nefes alma)
Komuta: Bravo?
Bravo: Bence ölüyorum. Ölüyorum, biliyorum öldüğümü, sadece bu. Sadece buradan uzaklaşmak istiyorum. Biliyor musun, aklıma geldi… (sessizce güler) buraya başka kimseyi göndermeyin. Çok karanlık.
Komuta: Bravo?
Önümüzdeki yarım saat içinde SCPF Stravinsky O-9 Bravo'ya başarılı olmadan ulaşmaya çalıştı. Komuta, O-9 Bravo ile temas kurmaya devam etti, ancak Bravo sonunda tamamen sessiz olmadan önce giderek anlaşılmaz hale geldi. Bravo'nun telsizi önümüzdeki üç gün boyunca aktif kaldı ve telsizi çalışmayı bırakana kadar aralıklı solunum duyuldu.
Ek 3000.2: Atzak Protokolü
Bu protokol, SINIF VIII BİLİŞSEL-TEHLİKELİ VARLIK, SCP-3000 ile belirli etkileşimleri belirlemektedir ve bu nedenle SEVIYE 5/3000 OLARAK SINIFLANDIRILMIŞTIR.
Önsöz: Aşağıdaki protokol, Site-29, Site-50 ve Site-151'de görevlendirilen araştırmacılar ile birlikte geliştirilmiştir. Bu sınıflamayı aştığı için bazı içerikler düzenlenmiş ve silinmiştir. Site-151 ve SCPF Eremita'ya atanan tüm çalışanlar bu sözleşmeye bağlı olmak zorundadır.
Özet: 151-HOLLISTER ATZAK PROTOKOLÜ SCP-3000 tarafından salgılanan Y-909 kimyasal bileşiğinin yönetimi için bir strateji oluşturmak üzere geliştirilmiş ve uygulanmıştır.
Protokol Bilgileri: Başlangıçta rahmetli Dr. Adam Hollister tarafından keşfedilen Y-909 bileşiği, birkaç modern ve deneysel amnestik bileşikte kritik bir bileşendir. Özellikle, aşağıdaki amnestikler artık Y-909 bileşiğinin geliştirilmiş bir versiyonunu içermektedir:
- Sınıf-A (2016 varyantı)
- Sınıf-D (2016 varyantı)
- Sınıf-E (2016 varyantı)
- Sınıf-X (2017 varyantı)
- Sınıf-XX (2017 varyantı)
- [ÇIKARILDI]
- [ÇIKARILDI]
- Atzak-Sınıfı Deneysel Bileşik
- Foster-Sınıfı Deneysel Bileşik
- Ellipse-Sınıfı Deneysel Bileşik
Y-909 bileşiğinin dahil edilmesi, yukarıda belirtilen amnestiklerin sabitliğinde ve uzun vadeli etkinliğinde belirgin bir artış göstermiştir. Genel olarak, Y-909 kullanan amnestikler soğuk hava depolarındaki standart muadillerinden %78 daha yavaş ve oda sıcaklığındaki standart muadillerinden %52 daha yavaş bozulmaktadır.
Ek olarak, Y-909 kullanılarak amnestik bir rejim uygulanan bireyler, önerilebilirlik, hafıza temizliği ve ek yan etkilerde (bulantı, kusma, bağırsak sıkıntısı, bulanık görme, baş ağrısı, uykusuzluk, kalp hasarı vb.) önemli bir azalma göstermektedir. Bu amnestik ile tedavi edilen bireyler, Y-909'süz olanlar gibi önemli ölçüde daha az müdahaleci anı ifade ederken, deneysel bileşiklere maruz kalan bazı kişiler, 5 ve 10 yıl içinde bile hiçbir müdahaleci anı ifade etmemiştir.
Y-909 ilavesi ile bu tedavilerin etkileri nedeniyle, bu bileşiğin sürekli dahil edilmesi modern Vakıf amnestik uygulaması için gereklidir. Y-909'un sürekli kullanımına güvenmek, bileşiğin sentetik bir versiyonu henüz keşfedilmediğinden, öngörülebilir bir gelecek için toplanmasını gerektirir.
Bu nedenle, bu protokol bu bileşiğin SCP-3000'den toplanma şeklini ve personelin SCP-3000 ile etkileşime girme şeklini belirlemektedir. Prosedürün kısa bir özeti aşağıdadır ve ayrıntılı bilgileri tam Atzak özetinde bulabilirsiniz:
- MTF Epsilon-20 "Gece Balıkçıları" üyeleri beslenme bölgesine gönderilecek bir birey hazırlayacaklardır. D-Sınıfı bir bireye yatıştırıcı uygulanacaktır ve yüksek basınçlı bir dalış kıyafeti ile donatılacaktır. Birey daha sonra kıç hava kilidi içindeki bir sualtı ROV'una bağlanacaktır. Hava kilidini su basacaktır ve birey ROV tarafından besleme bölgesine doğru çekilecektir. Besleme alanına ulaştıktan sonra ROV, bağını kesip Eremita'ya doğru geri dönecektir.
- Bu aşama boyunca SCPF Eremita, SCP-3000'in pozisyonunu izlemelidir ve eğer varlık beslenme alanından uzaklaşmaya başlarsa rotayı ayarlamalıdır. Görev komutu gerekirse bu aşamada ek talimatlar sağlayacaktır.
- SCPF Eremita'daki personel besleme seansları sırasında SCP-3000'i izleyecektir. Bu süre zarfında, hiçbir personelin görev komutundan izin almadan Eremita'yı terk etmesine izin verilmeyecektir.
- Av tamamen yutulduktan sonra SCP-3000, vücudunun en önde gelen bölümüne yakın Y-909 salgılamaya başlayacaktır.
- Derin deniz dalgıçlarından oluşan uzman ekipler, SCPF Eremita'nın kıç hava kilidinden çıkacaktır ve SCP-3000'e yaklaşacaktır. Y-909'un toplanması, şu anda avın yutulmasından sonra yaklaşık iki buçuk saat sürdüğü inanılan SCP-3000'in "sindirim" döneminde gerçekleşmelidir. Ekipler bu dönemin bitiminden önce geri dönmelidir. Bu dönemde, SCP-3000'in tipik etkilerinin yoğunluğu azalacaktır, ancak komuta ekip üyelerini bilişsel bozulma açısından izlemeye devam etmelidir.
- Y-909'un toplanması tamamlandıktan sonra, personel toplanan maddeyi yüzeye dönmeden önce güvenli kaplara transfer edecektir. Eremita'daki görev yöneticisi, maddeyi transfer boyunca izlemelidir.
Ek 3000.3: Psikolojik Değerlendirme

Dr. Venkatraman Krishnamoorthy
Not: ██/██09'da Seviye 3 Araştırmacı Venkatraman Krishnamoorthy, Eremita'nın kıç hava kilidinden dalış ekipmanı olmadan çıkmaya çalıştı, ancak hızlı bir şekilde durduruldu ve hava kilidi döngüsü sonlandırıldı. Kişisel CRV skoru 26 olmasına ve Eremita'ya atanmadan önce hiç depresyon veya intihar girişimi göstermemiş olmasına rağmen, Krishnamoorthy ile SCP-3000'in ruhu üzerindeki potansiyel etkisini daha iyi anlamak için personel klinik psikoloğu Dr. Anand Mannava tarafından röportaj yapılmıştır.
[KAYIT BAŞLANGICI]
Mannava: Merhaba Venkat, nasıl hissediyorsun?
Krishnamoorthy: Hasta.
Mannava: Durumun böyle olduğunu duymuştum. Bugün olanlar hakkında konuşmak ister misin?
Krishnamoorthy sessizdir.
Mannava: Eğer istemiyorsan bunu yapmak zorunda değiliz. Başka bir şey hakkında konuşabiliriz.
Krishnamoorthy: Yoruldum Anand.
Mannava: Anlıyorum. Bu görev hepimiz için stres-
Krishnamoorthy: Hayır, hayır, stres değil. Bunu daha önce yapmıştım. Eskiden… Aslında yaptım mı bilmiyorum.
Mannava: Yaptın.
Krishnamoorthy: Hatırlamıyorum. Hiç birini hatırlamıyorum. Bağlam dışı duygular hissediyorum, tıpkı vücudumun sahip olduğunu bilmediği reflekslere tepki vermesi gibi. Her şey birbirinden kopuk ve hepsini bir arada tutmaya çalışmak… Sadece yorgunum.
Mannava: Ne zaman böyle hissetmeye başladın?
Krishnamoorthy: Ne zamandır buradayız? Hatırlamıyorum. Ne zaman bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. Keşke sana daha fazlasını söyleyebilseydim, ama söyleyecek bir şeyim yok. Aklımdaki o yere bakıyorum ve orada başka bir şey var— ya da bazen hiçbir şey yok.
Mannava: Başka bir şey? Ne demek istiyorsun?
Krishnamoorthy: Başka insanların rüyalarını görüyorum Anand. Tanımadığım yüzler, hiç gitmediğim yerler görüyorum… ya da belki gittiğim yerler. Bilmiyorum. Kendi zihnime güvenemiyorken neyin gerçek olup olmadığını nasıl bilebilirim?
Mannava: Belki sana bu konuda yardımcı olabilirim Venkat. Unuttuğunu düşündüğün şeylerin üzerinden geçebiliriz ve sonra—
Krishnamoorthy: Bana patronluk yapma. Hissettiğini biliyorum, Anand. Zihnin bulanıklaşır. Bazı parçaların kaymaya başlar, anıların soluklaşır ve tamamen kaybolana kadar veya daha kötüsü, değişene kadar yavaş yavaş kaybolurlar. Senin olmayan geçmişleri, hiç yaşamadığın deneyimleri görürsün. Başka insanlar ya da… hiç kimse olmaya başlarsın.
Mannava: Venkat, lütfen. Sadece yardım etmeye çalışıyorum.
Krishnamoorthy: Biz tanışmadan önceki işimi biliyor musun bile? Şimdi düşününce, nasıl tanıştığımızı bile hatırlamıyorum. Adını biliyorum, psikolog olduğunu da biliyorum ama biz arkadaş mıyız? Kardeş miyiz? Seni nasıl tanıdığımı bilmiyorum. Birlikte çalışıyoruz, bunu biliyorum. Hala sahibim buna. Ama diğer şeyler, gelip gidiyorlar. Evli olup olmadığımı veya çocuklarımın olup olmadığını bilmiyorum4.
Mannava: Anlıyorum.
Krishnamoorthy: Ve bu… bu en kötüsü değil. Bunun başıma geldiğini biliyorum, aklımın parçalandığını biliyorum. Ama orada başka bir şey daha var. Yanan bilincimin dumanından… dumanından yükselen bir şey. O yılan balığı.
Mannava: Yılan balığı?
Krishnamoorthy: Hatırlamıyorum… Annemi hatırlamıyorum. Sesini duyabiliyorum, ama yüzünü hatırlayamıyorum. Nasıl koktuğunu hatırlayamıyorum, veya nasıl… ama hatırladığım şey bana tanrılardan bahsetmesiydi. (Duraklar) Anantashesha adında bir tanrı var. Bir yılan, yılanların kralı. Evrende Vishnu'nun altında yattığı söyleniyor. Altı başlı bir yılan tanrısı. İnanılmaz olduğunu düşünmüyor musun?
Mannava: O… evet, aşinayım.
Krishnamoorthy: Ah… tabii ki, özür dilerim. Unuttum. (Duraklar) O… çok fazla hatırlamıyorum, ama bana Anantashesha'nın sonuna… sonuna kadar kalacağını söylediğini hatırlıyorum. Zamanın sonuna kadar karanlığa bakacak. Evrenin ışığı söndüğünde, geriye kalan tek şeyin Anantashesha olacağını söylemişti. (Duraklar) Vakıf için tüm hayatım boyunca hatırlayabildiğim kadarıyla çalıştım. İsmimi ve itibarımı oluşturmak için çabaladım ve bırakmak için yapabileceğim her şeyi yaptım… bir şey, her şey. Önceden burada olduğumu söyleyecek bir tür iz. Fakat…
Mannava: Nedir?
Krishnamoorthy: Ben… Ben SCP-3000'in Anantashesha olduğuna inanıyorum. İnanıyorum ki… bu sapma, bilişe karşı bu ihanet, bir tanrının huzurunda olmamızın sonucu. Sadece bir tanrı değil, aynı anda her zamanda ve… hatta ötesinde var olan bir tanrı. Belki… belki zamanın ötesindeki hiçliğin bir kısmı da Anantashesha'nın bir parçası. Belki bir kanal olarak davranıyor, bir çeşit—
Mannava: Venkat, lütfen, biz bilim adamlarıyız—
Krishnamoorthy: Hayır, bitirmeme izin ver. Bundan sonra gelen hiçliğe karşı, bunların hepsinden sonra, Anantashesha var. Anılarımın yaşama ihtimali var, benim içimden geçtiğini gördüğüm anılar gibi. Bunun… Bunun için bir kanıtım yok. Ama onun gözlerinin içine bakıp bana ne gösterdiğini görünce korkmuştum. Ben sadece vasat bir adamım, Anand. Bu, yıllardır kabul etmeyi reddettiğim bir korkuydu, ilgisizlik korkusuydu, kimsenin öldüğümde kim olduğumu bilemeyeceğiydi. Unutulmaktan korkmak. Hayatımın anlamsız olmasından korkmak. Yalnız kalmaktan korkmak. Ölmekten korkmak. (İç çeker) İçimde çözemediğim bir terör var, Anand. Sana yalan söylemeyeceğim ve naga'nın ağzının beni de korkutmadığını söylemek istiyorum, ama bu ve baktığım sonsuz karanlık arasında karar verdim.
[KAYIT SONU]
Ek 3000.4: Olayın Ses ve Video Kaydı
Eremita’nın gözaltı odasında tutulduktan iki gün sonra, Dr. Krishnamoorthy’nin tutuklama emrinin Atzak Protokolü koşullarına göre kaldırılması için emir alınmıştı. Dr. Krishnamoorthy gözaltı odasından ayrıldıktan üç saat sonra aşağıdaki olay meydana gelmiştir:
[KAYIT BAŞLANGICI]
<02:19:33> Krishnamoorthy, Eremita'nın kıç hava kilidinin yakınındadır. En yakın kameradan uzağa bakıyordur.
<02:19:58> Yakınlık alarmı tetiklenir. Dış projektörler etkinleşir. SCP-3000 hala görünmüyordur. Komuta uyarılır ve Eremita'nın motorları kaçış manevralarına hazırlanır.
<02:20:06> Krishnamoorthy, yakınlık alarmından ürker ve paniğe kapılır. Kıç hava kilidinin girişine bakmaya devam eder. Kısa bir süre en yakın kameraya döner ve ağladığı gözlemlenir.
<02:20:21> Krishnamoorthy yavaşça hava kilidine yaklaşır ve hava kilidi kapısını açar. Hava kilidine girer ve arkasındaki birincil erişim kapısı mühürlenir.
<02:20:57> İç hava kilidi kamerası, hareketsiz bir şekilde tam iki dakika boyunca dış hava kilidi kapısına bakan Krishnamoorthy'yi yakalar. İki dakika sonra, yere çöker.
<02:21:15> Birincil türbinler dönmeye başlayınca tüm kameralar titrer. SCP-3000 radarda görünür ve SCPF Eremita'ya yaklaşır. SCP-3000 dış kameralarda görünmez.
<02:26:37> Krishnamoorthy ayağa kalkar ve dalış elbise dolabına yaklaşır. Yüksek basınçlı derin deniz dalgıç giysisi giyer ve ardından dış kapı kontrollerine doğru hareket eder. Dış kapının mandalını etkinleştirir ve hava kilidindeki kamera su akışı nedeniyle engellenir.
<02:27:14> İkincil alarm, hava kilidi ihlali ile tetiklenir. Köprüdeki personel hava kilidini kapatmaya çalışır, ancak Krishnamoorthy hava kilidinden çoktan çıkmıştır.
<02:27:48> Krishnamoorthy, dış projektörler tarafından aydınlatılan Eremita'nın kıç bölümünün arkasındaki suda asılıdır ve hareketsizdir.
<02:28:11> SCP-3000 yavaşça karanlıktan çıkar ve Krishnamoorthy hala hareketsizdir.
<02:28:29> Eremita, Krishnamoorthy'ye doğru geri dönmeye başlar ve dış kameralar titrer. Kurtarma ekipleri hava kilidi odasında toplanır.
<02:28:52> SCP-3000 Krishnamoorthy'ye yaklaşır. Ağzı açılmaya başlar. Eremita kornaları çalar, ancak SCP-3000 ve Krishnamoorthy fark ediyor gibi gözükmez.
<02:29:09> SCP-3000, Krishnamoorthy'nin biraz üstüne hareket eder. Krishnamoorthy, SCP-3000'in tamamen açılmış çenesine doğru bakıyor gibi görünür. Eremita harici projektörleri yanıp söndürmeye başlar. Hava kilidi açılır.
Krishnamoorthy: Anand… Yanılmışım. (Hıçkırır) Tanrım kurtar beni, O bir-
<02:29:21> SCP-3000, bir ısırıkta Krishnamoorthy'ye saldırır ve yutar.
<02:29:45> SCP-3000 karanlığa doğru kaybolur ve artık dış kameralarda görünmez. Kurtarma ekipleri geri çağrılır. Mürettebat, Atzak Protokolünü başlatır.
[KAYIT SONU]
Ek 3000.5: Dr. Mannava'nın Kişisel Günlüğü
Not: Aşağıdakiler, Dr. Anand Mannava'nın kişisel günlüklerinden alıntılardır. Mannava, görevi sırasında birçok günlük tutmuştur ve SCP-3000'in psikolojik ve hafızayı etkileyen özelliklerine karşı koymanın faydalı olduğunu bildirmiştir.
23/09/2009
Venkat'ı gömmek için geldim, övmek için değil.
Psikolojik olarak konuşursak, anılarınızın onunki gibi etkilenmesi hiç kimse için hoş bir deneyim değil. Gerçekten, anılarının karıştırılmasından kurtulmayı seçtiğine şaşırmamalıyım - sonuçta, gerçekten endişe verici. Etkileri hakkında bilgi sahibi olmak, kendim de dahil olmak üzere tüm personel için etiketler tutmam ve bizi stabilize etmem gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Şimdi tam bir psikolojik rapor sunmam, neyin yanlış gittiğini, bir personelin neden intihar ettiğini ve bunun gelecekte tekrarlanmasını önlemek için olası yolların tam bir analizini O5 ve Site Direktörü Nox'a sunmam, gözden geçirilmesini beklemem ve sonra böyle bir rezaletin tekrar yaşanmasını önlemek için bazı yeni rejimlerin tasarlanmasını beklemem gerekiyor.
O her zaman benden daha dindardı. Hayatının sonunda, ilkel bir Hindu yılan tanrısı olan Anantashesha ve sonsuzluk hakkında saçma sapan konuşuyordu. İnançlarının ve iddialarının meşruiyetini sorgulamayacağım, ama bu oldukça gizemli bir şey ve sanırım bu atamamın önceki atamalarıma kıyasla nispeten iyi huylu olduğu konusunda kendimi şanslı saymalıyım. Bunun efsanevi bir yılan balığı olduğunu düşünmüyorum - anormal, belki, ama gerçekten o kadar olağanüstü değil. Çok komik - son otuz yılı babamın Hinduizm hakkında öğretmek istediği her şeyi engelleyerek geçirdim ve şimdi beynime bu konuda söylemiş olduğu bir şeyi hatırlamaya çalışarak işkence ediyorum.
Bunun yılan balığı yüzünden olduğunu söylemek istiyorum, ama eğer kendime dürüst olursam, tüm öğretilerini unutmaya çalışmıştım. Belki başlangıçta değil, ama kesinlikle sonunda. Görünüşünü bile hatırlayamıyorum. Ama, büyükbabamın ve büyükannemin veya büyük amcalarımın isimlerini hatırlayamadığım zaman ne kadar sinirlendiğini hatırlıyorum. Kültürünü Mirasını korumak için umutsuzdu ve onun için işleri zorlaştırmak için elimden gelen her şeyi yapmıştım. Ölüm döşeğinde, ölümünden sonra geleneksel son törenleri yapmam için yalvarmıştı. Talimatları bile yazmıştı, ama ona çok kızgındım, onları önünde yırtmıştım. Nedenini bile hatırlayamıyorum. Onunla ilgili tek anılarım sadece beni nasıl hissettirdiğiydi. Neredeyse yirmi yıl mirasımızı aktarmak için çalışmıştı - ve şimdi sahip olduğum tek şey öfke, nefret ve pişmanlık.
30/09/2009
Site Direktörü Nox kısa bir yas için bu sabah personeli bir araya getirmişti. Birkaç kısa ve özlü övgüden sonra beni bir kenara çekti ve Venkat'ın yerine geçecek kişinin birkaç hafta içinde geleceğini söyledi - ve ailesiyle hiç temasa geçmediği için artık teknik olarak Vakfın mülkü olan eşyaların atılacağı muhtemeldi. Direktör, Venkat'ın bir iki eşyasını tutmak istiyorsam, şimdi yapmam gerektiğini belirtmişti.
Ofisi nispeten normaldi - ezilmiş rahat sandalye minderleri, birkaç ofis oyuncağı ve muhtemelen bir gün okumam gereken deniz biyolojisi kitapları. Aldığım tek şey pencerenin yanında duran bir Ganeşa heykeliydi. Neden aldığıma emin değilim, ama şimdi kitap rafında, kendimin, eşimin ve kızımın göl kenarındaki fotoğrafının yanında duruyor. Lucknow'daki bazı turist tuzakları için oldukça normal bir geziydi, ama bu gerçekten bizim en iyi fotoğraflarımızdan biri.
Yarın tekrar dalış yapacağız.
11/11/2009
Tüm D-Sınıfı bu hafta yerlerinde durmayı başardı, ki bu iyi. SCP-3000'e maruz kalma nedeniyle rutin depresyonu ve hafıza kaybı dışında her şey yolundaydı. Bazen onları kıskanıyorum - bildikleri tek şey, büyük bir yılan balığından yapışkan bir madde toplamaktı. Önemini ya da neden toplamalarının kritik olduğunu ve bize ne kadar yararlı olduğunu bilmiyorlar.
Tabii ki, Atzak Projesi'nin psikolojik bölümünde olmanın kurtarıcı bir yanı, potansiyel etkilerinin farkında olabilmek - Ruhuma ne olduğunun farkındayım. Anılarımın emildiğini, şu anda kaybolan parçaların olduğunu biliyorum. 80'lerde Singapor'dayken, bir okul bahçesi kapısı önünde, bisiklette olan bir genç adamın görüntülerini hatırlıyorum - gülüyordu - ama bu adamın bir arkadaş mı, bir sevgili mi, bir oğul mu, bir aile dostumu - bu genç adamın kim olduğunu bilmiyordum. Belki İtalyan? Ya da belki Avustralyalı? Belki de bu çok değerli bir anı bile değil.
Ganeşa heykeline ve ailemin resmine tekrar baktım. Gerçekten utanç verici, onlarla yaptığım şeylerin çoğunu gerçekten unuttum. Bazı Hindu şiirlerini ve şarkılarını öğrenmeye çalıştım; dışarı çıktım ve Vedaların bir kopyasını aldım, ama satırları düzgün ezberleyemiyorum.
Venkat'ın ölmeden önce bana söylediklerini düşündüm - derin, derin köklü sıradanlık korkusu. Bu dünyanın yüzeyinde yürüyen insan denizinden çıkamıyor. Vakıf için yıllarca çalıştı ve Vakfın en tanınmış ve en ünlülerinden biri olmasa da, tam olarak belirsiz birisi değil - Vakfın önde gelen deniz biyoloğu olmuştu ve suyla ilgili her konuda tavsiye almak için gidebileceğin en iyi kişiydi, ve ona oldukça saygı duyulurdu. Aslında kıskançlığından oldukça şaşırdım - asla gösterişli ve iddialı birisi değildi ve şöhret ve tanınmak istediğini asla tahmin edemezdim.
Belki de sıradan olmaya mahkum olduğundan gerçekten korkuyordu.
Belki de buranın sessizliği ona daha korkunç bir şey hatırlatmıştı.
Ek 3000.6 : Atzak Özeti Muhtırası [SEVİYE 5/3000 OLARAK SINIFLANDIRILMIŞTIR]
Bazı yeni gelenlerin buradaki çalışmalarımızla ilgili soruları vardı, bu yüzden çoğunu cevaplamak için bunu yayınlıyorum. Başka sorularınız varsa ofisimle iletişime geçmekten çekinmeyin.
Atzak Protokolü, Y-909 bileşiğinin toplanması ve işlenmesi için bir yöntemdir. SCP-3000'in metabolizmasının bir parçası olarak salgıladığı kalın, tuzlumsu, gri bir sıvıdır. Bunu yaptığı kesin yöntemi bilmiyoruz, ancak bu konuda bazı fikirlerimiz var ve hiçbiri bizim için iyi değil.
Başlangıçta kanadığını düşünmüştük. SCP-3000'e bakmak için gönderdiğimiz ilk ekip analiz için kan örnekleri toplamak üzere inmişti. SCP-3000 onlara saldırıp onları yediğinde ve bu maddeden daha fazlasını üretmeye başladığında, tamamen farklı bir şeye baktığımızı fark etmiştik. Kesinlikle kan değildi, prion bulamacına daha çok benziyordu. Son derece toksiktir ve bu şeyin etrafında çok fazla zaman harcamak, SCP-3000'e maruz kalma ile aynı etkilere neden olur. Paranoya, hafıza kaybı, intihar düşünceleri, vb. İşlemcilerin "yılan balığı jölesi" olarak adlandırdığı ham Y-909'un geliştirilmesi, bu örgütün tarihinde erişebildiğimiz her şeyden daha etkili amnestikler yaratmamızı sağlar.
Burada etik ikilem yatmaktadır. SCP-3000, yedikten sonra sadece Y-909 oluşturur ve sadece insanları yemektedir. Bunu nasıl yaptığı hakkında bazı fikirlerimiz olduğunu söylediğimi hatırlıyor musunuz? Bazı biyologlarımız, SCP-3000'in, akıllı yaratıkları akıllı yapan her şeyi parçaladığını, cildinin bir kısmından süzdüğünü ve kalan eterin topladığımız şey olduğunu varsaymıştı. Gerçekten berbat bir şey bilmek ister misin? Bu şeyin radyografilerini alıp içinde neler olduğunu görmeye çalışmıştık. Ölü insan bedenleriyle doluydu. Onları hiç sindirmiyor, başka bir şey yapıyor ve sonuç ise Y-909.
Amnestik programlarımızda Y-909'u kullanmaya başladığımızda, onu sentezlemeye çalışmıştık. Aradığımız şeye yakın bir şey elde etmiştik, Y-919, ancak yan etkiler felaketti. Amnestikler işe yarardı, insanların olayları, insanları, ve benzeri şeyleri unutmalarını sağlayabiliyorduk. Ama sonra başka şeyleri de unutmaya başlarlardı. Zihinsel bozulma hiçbir şey kalmayana kadar hızla artardı ve sonra ölürlerdi. O araştırmacılardan birkaçı, bu yan etkilerin şiddetini nasıl azaltılabileceğini bulabileceğimizi düşünmüştü, ancak bu denemelere devam etmenin maliyeti astronomikti ve program durdurulmuştu.
Burada yaptığımızın iğrenç bir şey olduğu bir sır değil. Etik Kurulu, Sınıflandırma Komitesi, hepsi bunu olduğundan daha tolere edilebilir hale getirmenin yollarını arıyor. Ama zor gerçek şu ki, eğer modern amnestikleri kullanmaya devam etmek istiyorsak, Y-909'a sahip olmalıyız. Y-909'a sahip olmak istiyorsak, D-Sınıfını SCP-3000'e beslemeliyiz. Aksi halde, afyon ve kloroform ile insanlara amnestik uyguladığımız mecazi karanlık çağlara geri dönmek zorunda kalacağız.
İyi haber şu ki, dalış ekiplerimiz yerine hammadde toplama işini üstlenebilecek ROV'lar geliştiriyoruz. Bu, geçmişte yaşadığımız gibi kazara kayıpların yaşanma şansını ortadan kaldıracaktır ve iyi bir ilk adımdır. Diğer her şey için, sadece zaman gösterecek.
-Nox
Ek 3000.7: Dr. Mannava'nın Kişisel Günlüğü
Note: Aşağıda, bir günlükten kopartılmış ve komodinin üzerine yerleştirilmiş, Dr. Mannava tarafından yazılmış bir sayfanın tam metni yer almaktadır.
tarihsiz
Sınıf VIII bilişsel tehlikeye maruz kalmanın potansiyel etkilerini anlamaya çalışmak için bu görevde önemli miktarda zaman geçirdim. Çok sayıda personel ile röportaj yaptım, çok sayıda psikolojik rapor yazdım, ancak bu yaratık hakkında o hava kilidinin kapısından çıkıp yılan balığının ağzına aklı başında bir insanın gitmesine neyin yol açacağını tam olarak anlayamadım.
Bu haftanın başlarında, notlarımı başka bir rapora hazırlarken yanlışlıkla kendimin, eşimin ve kızımın resmini komodinden düşürmüştüm. Cam yere çarptığında parçalanmıştı ve resim düşmüştü. Temizlerken, fotoğrafın arkasında yazılı bir şey buldum,
"Anand, Shanti, ve Padma. Haziran, 2002"
Ama bu el yazısı benim değil, Venkat'ın el yazısıydı. Bu kafamı karıştırmıştı. Venkat neden bir fotoğrafımın arkasına yazı yazmıştı? O zaman bunun hakkında çok az düşünmüştüm, ve karışıklığı temizleyip günüme devam etmiştim. Ama bu sorun beni rahatsız etti. Küçük bir şeydi, herhangi bir şekilde kolayca açıklanabilirdi, ancak belirsizlik kavramını unutamamıştım. Ama dün gece, uyuyamama sebep olan korkunç bir düşünce aklıma gelmişti. Vakıf personeli arşivlerine eriştim ve uzlaşamayacağım bir gerçeği fark ettim.
Shanti, Venkat'ın ilk karısıydı. Padma onun kızıydı. Kayıtlar açık. Hatırladığım hayat, onlarla yaşadığımdan emin olduğum deneyimler, Venkat'ın deneyimleri ve hatıralarıydı, benim değil. Hiç evlenmedim ve çocuklarım yok. Şimdi bile, karımı aklımda görebiliyorum, kahkahalarını duyabiliyorum, saçını koklayabiliyorum. Ama şimdi biliyorum ki Venkat'ın gözlerinden görüyorum onu, kendi gözlerimden değil.
Bu keşif paniğinin yerini başka bir tür dehşet aldı. Yılan balığının ne yaptığını anladım. Onunla ilgili bir şey, yaratılışının gizli bir kısmı, bilişten nefret ediyor. İnsan bilincini parçalar ve gerçekte olduğumuz şey kalana kadar bir ruh olduğuna inandığımız parçamızı saçar: bir gün inert olacak elektrik sinyaller.
Kendimi hatırlayamıyorken, başka birisinin beni hatırlamasını nasıl bekleyebilirim? Kendi hayatımı unuttum - ve bu keşfe garip bir şekilde ilgisizim. Benden önceki ve sonraki binlerce kişi gibi karanlığa doğru kaybolacağım. Unutulacağım için kimse umursamayacak. Kendi iyiliğim için umutsuzluğa kapılmıyorum, ama hepimiz için - sen ve ben, hepimiz hiçlik ile karşılaşacağız. Ben önemli değilim. Sen önemli değilsin. Zamanın denizinde sonsuza kadar uzanan geniş ilgisizlik damlacıkları. Buna karşı savaşabiliriz, ama düşmanımız kaçınılmaz.
Yılan balığının Anantashesha olduğunu düşünmüyorum. Olsa da önemli olacağını düşünmüyorum. Parçalandığımı hissederken şu an bana açık olan şey, yılan balığının bir mitolojik yaratık ya da ilahi yılan olması değil. Belki de sadece bizden kaçınan ilkel bir yaratıktır ve kötülüğü yoktur; belki de gerçekten denizin merkezinde kızgın olan ilkel bir tanrıdır. Yılan balığı ölümümün ya da insanlığın kıyameti değil. Yılan balığı her şeyin sonu değil, sadece bize sonun neye benzediğini gösterir.
Ve inandığımız her şeye rağmen, sahip olduğumuz her idealliğe ya da dua ettiğimiz ihtiyata rağmen, bunun hepimiz için geçerli olduğunu biliyorum:
Sonumuz unutulmuş bir son olacak.
Not: Dr. Mannava, daha sonra kıç hava kilidinin yakınında, tepkisiz bir şekilde keşfedilmiştir. Kanıtlar, Dr. Mannava'nın depolama dolabına girdiğini ve önemli miktarda ham Y-909 yuttuğunu ileri sürmüştü. Dr. Mannava, Eremita'dan çıkarılmıştır ve analiz için Site-151'de kalmaktadır.